bu yüzde elli yazarın suçudur. sizi tutamıyordur. yüzde elli sizin payınız var. suç değil ama bu, çeşitli etkenleri olabiliyor:
-kitap size hitap etmiyordur. tavsiye yahut merak üzerine başlamışsınızdır. suçluluk duymayın böyle bir durumda. kaldırın rafa. tekrar elinizi atmaya ihtiyaç duymuyorsanız zaten ne âlâ, boşa zaman kaybetmemiş olursunuz. yok tekrardan okuma ihtiyacınız olursa geri dönersiniz o zaman kitaba.
-kafanız meşguldür. insanoğlu malum 7/24 dikkati toparlanmış bir halde olmuyor. bazan odaklanamıyoruz, bazen dalgın oluyoruz. böyle durumlarda daha hafif, daha çerezlik kitaplara yönelin. mesela fantastik kurgu, çizgi roman gibi...
-okuma mevsiminiz değildir. aylarca bir gram ilerleyemediğim bir kitabı başka bir zamanda yalayıp yuttuğumu bilirim. bazen insana izleyeceği bir film, arkadaşlarıyla yapacağı bir sohbet, muhabbet ortamı yahut farklı bir aktivite daha cazip gelebiliyor. bir kitaba başlayınca ille de o kitabı bitirmek zorunda hissetmemeniz lazım. bu sıkıntıyı çeken birçok insan biliyorum. aynı kitapla cedelleşmekten sıra diğer kitaplara gelmiyor. sözgelimi beş kitap okuyabileceği bir zamanı tek bir kitapla uğraşarak, hem de mutsuz bir şekilde geçiriyor.
kitaplar yarım bırakılabilir. dönüşümlü okunabilir. bir kitabın okumasına kısa yahut uzun süreli aralar verilebilir. kendinize o an canınızın ne istediğini yahut o kitaptaki bilgiye, görüşe, yaklaşıma ne kadar ihtiyacınız olduğunu sorun. o an ne yapmak isterseniz, onu yapın.
kendimden birkaç örnek vereyim:
1997 yılında bir kitap fuarında bir arkadaşım "kur'an'da insan psikolojisi" isminde bir kitap hediye etti bana. o sene yardımcı doçent olmuş bir ilahiyatçının doktora teziydi. çok orijinal bir çalışma. çok da ilgimi çekti. ama ne zaman elimi attıysam ilerleyemedim. bazen yarısına geldim ama hep pes ettim, bitiremedim. yazarı şu anda profesör ve yakında belki emekli olacak. kitap hâlâ kütüphanemde duruyor.
1001 gece masallarını okumaya 2002 yahut 2003 yılında başladım. tam metin 16 cilt. bir müddet sonra hikayeler tekrarlıyor gibi gelince sıkılıp bırakıyorum. ama birkaç ay yahut yıl sonra geri dönüp bir iki cildi yine zevkle okuyabiliyorum. sonra sıkılıp bırakıyorum. sonra devam ediyorum. orhan pamuk "hiç kimse 1001 gece masallarını baştan sona atlamadan okumamıştır" diyor ama katılmıyorum. son iki cildim, yani 100 gecem falan kaldı. bazen sıkıcı gelen hikayeler bazen çok zevkli gelebiliyor.
eğer kitap aşırı bilgi yüklü akademik bir kitapsa, satır satır okumak zorunda değilsiniz. kitap basıldıktan sonra bazı satırları emin olun, yazarı dahil kimse bir daha okumuyor. bu tarz kitapları okurken
skimming,
scanning gibi üstünkörü gözüken ama faydalı yöntemleri kullanacağız. veya bir kitapta bazen birkaç bölüm sizin işinize yarayacak şeyler değilse, onları atlayacaksınız.
ben aynı anda çok kitap bitiriyorum. mesela toplu taşımada hep kitap okurum ama aşırı odaklanma gerektirmeyen şeyleri. sakin kafayla okumam gereken yerleri odama kapanıp okurum. evde bazen kitap saatlerimiz oluyor, eşim ve oğlum ile içeceklerimizi alıp okuyoruz (herkes kendi kitabını). bazen eşime yahut çocuklarıma sesli okuduğum sayfalar oluyor. bazı kitapları oğlumla ortak okuyoruz (o bana, ben ona dönüşümlü). uykudan önce yahut ev işi, tamirat türü şeyler yaparken sesli kitap dinliyorum. bunların biri diğerine engel değil. ama bazen bir kitap sizi öyle içine çekiyor ki, diğer tüm kitapları bırakıp onu bitirmeye odaklanıyorsunuz. bitince başka kitaplar tat vermiyor, kendinizi bitirdiğiniz kitaptan tekrardan bölümler okurken buluyorsunuz. bir dönem ara veriyorsunuz okumaya yeniden okumayı özleyene yahut ihtiyaç duyana dek...
kitap beğenmemekten ve kitap bitirememekten korkmayın. kendinize daha toleranslı olunca daha çok, çok daha fazla sayfa okuduğunuzu göreceksiniz.